Çek kaptan gemimizi acıların limanından,
Çevir rotamızı mutluluğa
Gün doğmadan sıyırıp atalım yalnızlığı içimizden
Mutluluklar, umutlar yarınlar
Bizimle
Pusulayı iyi ayarla kaptan
Durdurmasın bizi dalgalar, fırtınalar
Korkutmasın seni
Böğürsün deniz
Nasıl olsa bu son gecemiz
Donuk bir gece…
Issızlıkla yoğrularak boğuluyorum
İstemeden gecenin kötümser çocuğunu oynuyorum
Korkuyorum;
Alışılmış yalnızlığımdan, başıboşluğumdan
Aysız, yıldızsız, ışıksız, kirli gecede
Üşümüş dudaklarımdan dökülen ıslık sesleriyle
Uyutuyorum içimdeki çocuğu
Dudaklarımdan dökülen yalnızlık senfonisi…
AYŞE AYGÜN / 1996
Asfalt yolları boyunca dizilmiş sevdan uzadıkça uzar
Boyutsuz yollarda,
Boyutsuzluğu arar
Benden yana olmayınca gözlerin
Bende depremler başlar
Yıldızlar ağlar, katı güller kan kusar
Hiç bitmeyen çocuk masalları gibi sonsuzluk başlar
Bulutlu gözlerim buğulu gözlerini arar
AYŞE AYGÜN /1996
Saatler isteksiz yaşayınca geceyi
Son umutta dökülür
Ve koca gözdeli bir söğüt ağacı
Dalından son kızıl yaprağını düşürür
Yaprak asfalt yollar boyu sürünür
Ayaz vurdukça buruşur
Birisi vurur küçülür
Bu bir kızıl yaprağın ölümüdür
AYŞE AYGÜN/ 1996
Gözyaşlarım eskisi gibi şeffaf akmıyor
Bir Afrikalı çocuktan farksız
Olabildiğince esmer
Alabildiğince karanlık
Çocuk yüreğim zamansız uçmuş yuvasından
Baktığımda gökyüzüne, gökkuşağını göremiyorum
Yediveren çiçekler açmıyor gönlümde
Yedi ayrı umut kapısı yok göklerde
Kirli bulutlar kaplamış alabildiğince
Safari rüzgârları esiyor, savuruyor dağıtıyor
her bir umut parçasını bu ülkenin yedi ayrı şehrine
AYŞE AYGÜN / 1996
Ağaçlarla savrulup ürperen
Sonbaharın gözyaşları ile ıslanan
Titrek yapraklar,
Titreyen vücuduma eş
Ölesi üşüyorum kanım donuyor
Avuçlarımı sıkıyorum ısınmak için
Yararı yok olsa da
Beni avutuyorum
Ufukta ilk kızıl ışıklar vururken
Hızla ölen gece gibiyim, hızla ölüyorum
Ve çevresini kızılımsı bir buğuyla sarmış
Ilık güneşi göremiyorum
Bu gece sokak lambası da yanmadı
Yakmadılar, ışıksızım korkuyorum
ve olmadık zamanlarda seni düşünüyorum
Kulağımda son gülüşünün hışırtıları
ellerimi tutuyorsun ısınıyorum
Ne vakit seni düşünsem
Bedenim acıyor, ruhum sancıyor
Hasta ve yorgun bir yaşlı gibi
Ölü bir deniz gibiyim dümdüzüm
Artık yüreğimde çılgın dalgalar çarpmıyor
Koca bir kasırga durmadan beni izliyor
Çember daralıyor çıkamıyorum, kaçamıyorum
AYŞE AYGÜN / 1996
Gittin
Seni kaybettim ya da sen beni kaybettin
Şimdi sonsuzluk gibi yoksun bense aklımda bir tek sen,
Düşünce uçurumlarında şuursuzca geziniyorum
Sana ait bir şeyler arıyorum
Mesela gözlerini
Sen yoksun gözlerin yok
Gün sonu kızıl ufuklarda sonsuz düşüncelere dalıyor
Seni düşünüyorum
Uzanıyorum ama dokunamıyorum ellerine
Çünkü düşsel bir oyun oynuyorum kendi kendimle
Artık oyun bozuldu, şimdi hiç bir şey yok
Ne ellerin, ne gözlerin nede sen
Sevginin boyutsuzluğuna inanmazken
Yüreğimdeki dokunulmazlığı bozdun
Beni kendine aldın ve umarsızca gittin
Şimdi bense bende kalan senle ve kırık kalbimle,
yıkık kaldırımlarda geziniyor, kırık şarkılar söylüyorum
kırık kalbimle
bir serseriden farksız
ve sen hala yoksun, gelmiyorsun…
AYŞE AYGÜN/1996
Kötü bir alışkanlıksın bende
Kalbimden fırlayıp beynime doğru
hızla yol alan bir virüs
Düşüncelerimi kaplamışsın
Her bir şeyin özünde sen
Varlığının dışında hiçbir kimseden
ve nesneden habersiz ben
Belki güzel değilsin hatta çirkinsin
Ama yüreğimin sesiyle keşfedilmişsin
O çok sevdiğim yakamozlara zıt
Su yüzüne çıkmamış tutkulu duygularımla
Sevilmişsin
Umutlarımın, ümitsizliğe dönüştüğü ve tükendiğimde
Farklı bir şekilde çıkarsın karşıma
Terk edilmişliğimin uçurumlarından dönerim
Yinede değişimsiz severim seni
Belki her defasında biraz daha fazla
Gönül penceremin perdeleri kapalı başka mevsimlere
Yarınları düşünmeden sünger çekmişim geleceğe
Şimdi geçmişim gibi, bir senli mevsimlerdeyim
Ve cebimde biriktirdiğim saklı duygularımı
Savurarak dört mevsime
AYŞE AYGÜN /1997
Gözyaşlarımı söküp yerlerinden
Gittiğin topraklara vurdum!
Serseri gözyaşlarım kurudu
Üç mevsim boyu sustum!
İklimlerin arsızlığına, mevsimlerin boşluğuna
Ve yalnızlığıma ve sensizliğime…
Ardından şerefsiz gecede
Yıldızımıza üç kurşun sıktım
Ellerimde acının kelepçeleri, gezinip durdum
Çocuk değildim ağlamadım,
Yumruklarımı sıkıp duvarları ağlattım
Yinede içimdeki acıyı durduramadım
AYŞE AYGÜN /1997
Gözlerim sensizken yasak etti kendine sevmeyi
Sensizken canımın çığlıkları çanlarını vuruyor içime
Ama yinede sen gül diyorsun
Yoksulluğunu çekerken tüm varlığımla
Gülebilir mi gözlerim özgürce söyle?
Şimdi yoksunum varlığından
Ve ışıksı bir dünyadayım
Bu sanki hissetmediğin nesneler arasında,
Umutsuzca çırpınmak gibi bir şey
Keşke sınırsız güçlerim olsa da zamanı yok etsem
Keşke ansızın bir mucize olsa ve ben yakamoz olsam,
Deniz suyu olsam giyinsem sırtına
Bir mucize olsa ve sen bir yağmur damlası olsan
Dağılsan pencereme ben dokunsam sana
Avuçlarım ıslansa
Avuçlarını uzatsan, uykusunu alamayan gözlerim
avuçlarında uyusa
AYŞE AYGÜN / 1997
Bir tutam güneş, bir avuç dolusu
Kar aydınlığındaki beyaz bulutla
Yüreğim elimde kopartıp gökten ışın parçalarını
Aşkı acıtacak kadar acımasızca
Sunacağım sana sevgimi
Gün batımı bulutlarıyla gömüp dağların eteklerine sevgisizliği
Ağlayan çiçeklerin gözyaşlarını silerek
Geleceğim sana
Bozuk ümitsizlik koleksiyonunu
Yazgısızlığın yazgısını yeniden yazarak,
Yok sayarak evrendeki ayrılık sözcüğünü
Vereceğim sevgimi sınırsızca sana
İşte o zaman güneş,
En acımasız sıcaklığıyla vuracak kalplerimize
Ve biz,
Cebini bayram şekerleriyle
Doldurmuş çocuklar kadar mutlu olacağız
Biteceğini düşünmeden
Okşamak için titreyen saçlarını geleceğim sana
Bırak şimdilik asılı kalsın umutlarımız
Bekle geleceğim sana…
AYŞE AYGÜN /1997
Gözlerimi kapatıyorum ve
O derin sessizliği dinliyorum
Gözümde yüzünün hayali
Yüzümde masum bir gülümseme
Huzurlu olduğumu hissettiğim bir nefes alıyorum
Bütün beyazlıklar seriliyor evrenime
Yüreğime bıraktığın sıcaklıkla ısınıyorum
Susuyorum konuşmuyorum
Tarihçisi olduğum sensizliği ezberliyorum
Bir şarkı sözü, çarpım tablosu, telefon numarası gibi
Yüzümde hafif bir tebessüm
Ritim tutuyor yüreğim sensizliğin senfonisine…
AYŞE AYGÜN /1997
Gözlerim yorgun
Gözlerim yorgunluğun buğulu sisleriyle boğuluyor
Sana korkusuz bir sevda veriyorum
Korkuyorsun
Kaçak bir sevda istiyor, kaçıyorsun
Bense gece kaldırımlarında, çaresiz kurtulmak isterken sevdandan
Ölümü bekliyorum
Beklediğim ölüm gelmiyor, kurtulamıyorum
Başıma gelen her felaketi yokluğunla yorumluyorum
Yorgunum ölesi özlüyorum, bekliyorum
Günün ne getireceğini bilmeden
Biraz zaman diyor zaman istiyorsun
Sabrım tükeniyor, ben tükeniyorum, zaman tükenmiyor
Ve yine yorgunum
Ruhumun gözyaşları akıyor avuçlarıma, en içten ağıtlarla
Susturabilmek ne mümkün
İnatçı bir çocuk kadar huysuz
Seni istiyor, sen gelmiyorsun
AYŞE AYGÜN /1997
Şefkatli gözlerin yüreğimle buluşmadı.
Hissettirilmesi gereken sıcaklık yaşatılmadı bedenlerimize.
Ellerimiz birleşip güven ıslığı çaldırmadı dudaklarımıza
Büstünü parçalayamadığım için deli ayrılığın,
Üzgün umutlar kuşattı etrafımı
Ey benim içimdeki çocuğun asi babası !
Siyah saçlarını okşayan şefkatli ellerin, yüreğine yazıyor mu beni?
Sende yakalayabiliyor musun benim ruhumu?
İşte bak ordayım evinin en sevdiğin köşesinde
Ellerimden tut ve kaldır, ruhunla dans edeyim
Gözlerin kalbime kilitlensin, ben sana…
AYŞE AYGÜN/ 1999
Soğukluğun evrenimin bütün sokaklarına
Bir çığ gibi düştü aniden
Beklenmedik bir düşüş değildi bu
bir annenin bekleyişi gibi bekliyordum
Doğuşunu soğukluğunun
Yansıyan yüzünle aydınlanan yüreğim buğulanıyor
Ben ağlıyorum mevsimler ağlıyor
Tuz şehri çoraklaştırıyor
Şehrime zarar veriyorum,
Şehir bana zarar veriyor
Ben çekiyorum kılıcımı,
Şehir çekiyor
Ve ben yine yeniliyorum
AYŞE AYGÜN/1999
En şiddetli şekilde hissederken üşüdüğümü
Düğüm düğüm olmuş boğazımdaki titreşimleri durduramıyorum.
Boğuluyorum! ...
Koşmak isterken sevda çöllerinde delicesine,
Hiçbir şey gibi aşkı da beceremediğimi görüyorum.
Tuzlu sular ıslatırken yüzümü, dar sokaklarda
Islak kaldırımlar da, düşerken sarı yapraklar ayakuçlarıma
Ve tutuşurken ellerim meşaleler gibi
Çekip koparmak istiyorum geceyi yerinden.
Ardından bir çiğdemin açışını izlemek,
Ve güneşin batışıyla kapatmak istiyorum gözlerimi.
Sonra yeniden doğmak yeni günle
Beynimi bulandıran düşünceler olmadan
Suskunluğumum demirlerini kırmak istiyorum.
AYŞE AYGÜN/ 1997
Ölümün soğuklunu yaşıyorum
Günümde görülmediğin zamanlarda
Zamansız yaşatıyorsun bana mevsimleri
Yağışlarım artıyor, titremelerim,
Üşüyorum
Hüzün tek bir yaprak bırakmıyor dalında,
Çıplak bütün ağaçlar
Arkasına sığınamıyorum
Sığıntısızım, sıkıntım yok derdim yok, tasamda
Dert etmiyorum seni kendime
Seni kendimde geçitsiz yaşatıyorum
Olmadığın saatlerin geçitsizliğiyle
Boğuluyorum sadece
AYŞE AYGÜN/ 1997
Ne oldu gözlerin neden titriyor ?
Sus! tamam anladım hem şaşırmadım
Ne zaman gelecek diye bekliyordum,
gözlerimdeki yağmurlarla
Direnişimiz bitti, biz bittik değimli?
Siyah bir aşkı beyaza çeviremedik
Buğusuz bir pencerede, bulutsuz bir gecede
ayın gözlerimizin önünde küçülmesini izledik,
acı çektik, küçüldük.
Bulutları getirip gözlerimizle geceyi ıslattık.
Güneş doğdu sırtımızı sıvazlayan geceden
güneş gibi bir aydınlık tarafından kovulduk.
AYŞEAYGÜN/1997
Direnişim bitti, sen vurdun, ben vuruldum.
Akıntıda sürüklendi yüreğim, yüreğimi tutmadın.
Oysa berrak bir sevdayla sana sürüklenmişti kalbim,
kalbimin elleri yok artık, sen yoksun artık
Zaten hiç olmadan yaşatmıştım seni,
zehirli bir sarmaşıktı gözlerin,
ölümü yavaştan yüreğime akıtan.
Akıntı durdu,
direnişimin sonu oldu gidişi gözlerinin
Şimdi lanetler yağıyor mevsimlerime
bütün kötü ruhlar, cehennemin sıcaklığı, şeytan silahları.
Tahammülüm yok.
Bu gidiş olmamalı, kırık zamanlar olmamalı,
takvimsiz sizdi sana sevgim,
takvimler olmamalı.
Ne yazsam faydasız,
bütün kara sözleri sürsem beyazlıklara,
içimin acısını dökemem.
Zift tutmuş yüreğimde sevgin, seni sevmek .
Seni sevdim, seni sevdim, sevdim, sevdim,
sen bilmeden, ben bilmeden sevdim.
Sen apansız çektin gittin,
ben sevdim bittim.
Bittim diyorum,
az önce gözlerinin içinde çoğalırken varlığım,
şimdi gidişinle bitti çoğalışım.
Rahatlamıyor yüreğim,
rahatlatmıyor hiçbir şey yüreğimi.
Huzur sonsuza kadar yok artık, yok.
Senin gibi yok.
Ölü ellerimle yazıyorum,
ölü gözlerimle bakıyorum hayata.
Canımın cellâdı oldu gözlerin,
canımın senedini gidişinle kesti gözlerin.
Senetsizim, sensizim.
Sensiz hasta ruhum,
ruhumu tükettin.
Bütün kent alev kızıllığıyla yanmakta şimdi
Caddeler, evler, yetim semtler.
Islatmıyor yağmur damlaları kenti,
gittikçe çoğalan bir yangının ortasındayım.
Artık geri dönsen de faydasız
AYŞE AYGÜN/ 2000
Her geçen gün biraz daha atıyor kalp atışlarım
İçimdeki bu titreşimi durduramıyorum
Ortasındayken yaşanmışlığımın,
Sesin kulaklarımda yankılanıyor
Ne gün bitiyor nede başlıyor seninle
İçimde serseri rüzgârlar esiyor
Bütün yelkenlerim fora
Uçuşuyor özlemlerim içimde
Umut, özgürlüğün kanatlarında
Ne var sayıp sıkı sıkı sarılabiliyorum,
Ne de kapılarımı kapatıp yok sayabiliyorum seni
Hüzün taht kurmuş eşiğime
Gün günden çoğalan bir sevdayla büyüyor
AYŞE AYGÜN/2000
Aslında asıl olan bir şey yok !
Asılsızlık asıl olandır
Çürüyen bir meyve gibi tadını yitirmişse sevda,
Asılsız bir sevdaya yakalanmışsındır
Üzülme, gerçekçi ol biraz
Pembe renk yok unutma
İnsan insan olmadıkça olmayacak ta!
İçinde kalsın gözlerinin suyu,
Tenine değmesin tuzun
Aksi takdirde
Zayıf bir insan yaratırsın kendine
Unutma! Güçlü olan kazanır
Sen güçlü bir insansın
Tuzunu silmek içinde olsa,
Dokundurma kimseyi kendine
O zaman kazanırsın kaybettiğin sandığın değerleri
Hadi şimdi kendine bir söz ver
Pembe rengin asıl olmadığına inandır kendini
Sen istemesen de o zaman bir gerçek çıkacak önüne
Geride kalan zamanı iyi değerlendir
Kaybedilen zamanları yaşamak için
Duygularına bir savaş aç
Kazanmak istiyorsan renkleri unut!
AYŞE AYGÜN/2000
Ruhumun kayıp parçası olduğuna inandığım insan,
düşselliğin oyunlarına kapılmadığımı ispatlamak istercesine
bir içtenlikle bana kucak açması,
karanlıklarda kaybolan ruhumun aydınlığa çıkmasını sağladı.
Kavramlar yeniden yakalandı.
Olumsuzluk kavramları yok artık hayatımda.
Oyun başladı, adı başoyuncu bölümüne kazındı.
Yıldızlar, yakamoz güneş, aydınlık toplandı.
Başımı çevirdiğim her yere yüzü çizildi.
Benimleydi içselliğimi anlamıştı, düştü gerçekleşti.
Kaybedilmeyecek değerlerle varlığına bağlı olduğumu biliyordu.
Emindi benden içtenliğimden.
Onu hiçbir zaman yok edemeyeceğimi biliyordu.
Ve bu bana yetiyordu.
Varlığının olmadığı zamanlarda onu yaşatmak
üzerime çökmesini sağlamıyordu acıların.
Kaygısızlığın gemisinde maviliğin eşsiz sularında yol alıyordu yüreğim.
Bu yüzden acı vermiyordu bana yokluk vurguları.
Giderken bıraktığı o iyimser tablo o duygu yoğunluğu
kendime olan güvenimin bana sıkıca bağlanmasını sağlıyordu
AYŞE AYGÜN/2000
Yüzüm geceye yansımalarınla aydınlanıyor
Kapılarını kilitleyemiyorum gözlerimin
Ötesiz bir sevdanın merdivenlerini tırmanırken, gözlerine yükleniyorum
Yükün hüküm sürüyor hayatıma, sen bana.
Donuk bir sessizlik geceye hükmediyor
Işıltısız, yıldızsız, soğuk aydınlık bir tek yüzüme yansıyor
Yüzün yüzüme yansıyor ve ben bu yansımalarla çoğalıyorum
Düşünüyorum…
Soğuk yıldızsız geceyi ve seni…
Düşünmenin damarları çatlıyor, sen yoksun…
Hoşuma gitmiyor değil benim olmadan seni sevmek
Daha bir anlamlaşıyor aşk
Acı vermen ve yaralaman içimde yüceltiyor seni
Kavuşmalarımın zamanlarını kısaltamıyorum
Dünya duruyor, zaman zaman duruyor, bitmiyor geceler…
Hazmedemiyorum yokluğunu, mideme vuruyor içime her çektiğimde
Bu şehrin sensiz havasını
Sensiz bu şehir hasta ruhum hasta
Ve sen görmeyen gözlerle bakıyorsun bana
Ben geniş araziler sunarken sana
Sen dar geçitler sunuyorsun
Kanallarında boğuluyorum yüreğinin
Sen yoksun oysa...
AYŞE AYGÜN /2001
Parçalıyordum, dağıtıyordum yüreğim gözyaşlarını
Bu şehrin ağlayan sokaklarına
Yağmurun ağır bastığı bir günde çıkmıştı son kez bu kapıdan
Ben ağladım bulutlar ağladı
Acısızdı gözyaşlarım
Düşünmek kadar huzur vericiydi
İçimde başlayan duygu yoğunluğunun
Ağır bastırmasıyla ağlıyordum,
Ağlamanın bana bu kadar huzur vereceğini hiç düşünmemiştim
Keyifliydim, gülümsüyordum gözlerini düşünerek
Biliyordum ki, yine bulutların gözyaşlarına gömüldüğü bir gün
dönecekti bana, şehrime
Gözlerimi asılı bırakmayacaktı bu kapıda
Geçiciydi asılı günler
Yine bir merhabayla huzur bulacak içimi rahatlatacak
Oksijenler çekecektim
İşte yaşamak bu diyerek güne çığlıklar basacak
Yüksüz bırakacaktım günü arkamda
AYŞE AYGÜN / 2001
Kapalı kapılar arkasındaydım
Kentin aynası yoktu
Yansımayan bir yüzün arayışıyla boğuluyordum
Çıkışı olmayan caddelerin sonunda
Bulunmayan varlığın vuruyordu beni.
İçime bıraktığın serinliğin uykusuzluğunda sabahlıyordum.
Gözlerim adını okuyordu her insanın yüzünde,
Tahminsiz yakındın
Hayatın vurgularından uzaktım
Sorularından, sorunlarından
Düşünmenin bu kadar huzur verdiğini
Seni düşünmekle kendime anlattım
Düşünmek içime sindi, sen içime sindin
Kendimden bir şeyler bulunuyordu varlığında
Beklentisiz bir dostluktu seni yaşayışım
Gideceğini düşünmek bu yüzden
Sıkıntı vermiyordu bana
Gitmeyen bir yanın olacaktı bende
Mevsimi değişmeyecekti sensiz günlerin
Bahar yine benimle kalacaktı
Varlığında olduğu gibi yine sensiz konuşulacaktı istenenler
Varmışçasına heyecanla beklenecekti 17.45’ler 19.15’ler
Çenem dizlerimin arasında sıkıştırılarak sabahlanacaktı geceler,
üretmenin kaynağı olacaktı bendeki varlığın.
Yorgun olmayacaktım sabahları
Uykusuzluk vurmayacaktı beni
Bazen dostça ellerimi sıkman için ruhumu uyutmak isteyecek,
Uykunun kollarına bırakacaktım kendimi
Gün, yaşamak adına başlatılacaktı
Uzun mevsimler boyu sürecek bir serinlikle evrenim;
rüzgarın esintisiyle dağılacaktı saçların
sükunet beni bırakmayacaktı senli zamanlarda
kollarım beyaz bir yelken gibi kendini hazırlayıp,
bıraktığın o serinlikte yol açacaktı
ve sen yanımda olmayacaktın
Bunu bilmek hiçbir şeyi değiştirmeyecekti
Aydınlığı yakaladığım o yolda sınırları zorlayarak yol alacaktım
sen olmayacaktın…
Uzun zaman önce buna kendimi hazırlamıştım
Acısızlığım bu yüzdendi
Yinede düşündüğümde gözlerindeki samimi şefkati
Batıyor yüreğime bir şeyler
Sıkışma devrini yaşatıyor yüreğime
gözlerinle bütünleşmek
Bu yüzden gözlerine uzak kalmak huzur veriyordu bana
Sakindim ve seni sıkıntısız yaşamaya çalışıyordum
Bana beklemek yakışır aydınlıkları,
olmadığın zamanlarda
AYŞE AYGÜN / 2001
Yüzümü saklıyordum,
korkunun şehveti sarmış karanlık dünyamı
Suyunu çekmiş denizler kadar yüklü gözlerim ağlayamıyordum
Tenime yapışan kurumuşluk, sararmış yaprakları kıskandırıyordu
Başım dizlerimin arasında umutsuzlukla çırpınan düşüncelerim yüzüme yansıyordu
Bu yüzden yüzümü saklıyorum insanlardan
Umutsuz olduğum zamanlarda yaptığım gibi yine
kendimi karanlıkların prensesi sanıyordum.
Benim için geçirilen zamanların hiçbir değeri yok.
Yaşadığım acı ile savaşırken zamanın nasıl geçtiğini bilmiyorum.
Ne zaman bitileceğini bilmediğim bir acıyla savaşmaktan daha kötü ne olabilirdi ki.
Az önce yine ağladım acım için.
Gözyaşlarım yoktu, gözlerimi sıktım, dudaklarımı ısırdım, içimi ağlattım.
Ne kadar kolay geliyor sana dudaklarında alaylı bir gülümseme ile bana acıyorsun beklide.
Çok çaresizim sıcaklığını hiçbir zaman hissedemeyeceğim düşüncesi beynime yerleştikçe,
İçimdeki sıkıntı daha da çoğalıyor.
Oysa o kadar yakınsın bana bir o kadar uzak.
Sığınıyorum sevginin solsuzluğuna ve unutuyorum uzaklıkları.
Umutsuzum ne kadar sığınsam da sonsuzluğuna inandığım değerlerin
sensiz hiçbir değeri yok. Karmakarışığım çelişkiler içindeyim boğuluyorum,
boğazımdaki ipin ucu sende….
AYŞE AYGÜN /2001
Ruhumun kayıp parçası olduğuna inandığım insan,
düşselliğin oyunlarına kapılmadığımı ispatlamak istercesine
bir içtenlikle bana kucak açması,
karanlıklarda kaybolan ruhumun aydınlığa çıkmasını sağladı.
Kavramlar yeniden yakalandı.
Olumsuzluk kavramları yok artık hayatımda.
Oyun başladı, adı başoyuncu bölümüne kazındı.
Yıldızlar, yakamoz güneş, aydınlık toplandı.
Başımı çevirdiğim her yere yüzü çizildi.
Benimleydi içselliğimi anlamıştı, düştü gerçekleşti.
Kaybedilmeyecek değerlerle varlığına bağlı olduğumu biliyordu.
Emindi benden içtenliğimden.
Onu hiçbir zaman yok edemeyeceğimi biliyordu.
Ve bu bana yetiyordu.
Varlığının olmadığı zamanlarda onu yaşatmak
üzerime çökmesini sağlamıyordu acıların.
Kaygısızlığın gemisinde maviliğin eşsiz sularında yol alıyordu yüreğim.
Bu yüzden acı vermiyordu bana yokluk vurguları.
Giderken bıraktığı o iyimser tablo o duygu yoğunluğu
kendime olan güvenimin bana sıkıca bağlanmasını sağlıyordu
AYŞE AYGÜN / 2001
Yıkıntısız bir sevda istiyorum
Bana sunabilirimsin?
Yalansız, ucuz, ödünç olmayan bir sevda
Ay şahit!
Bu şehrin gece kaldırımlarında titreyen bir yüreğim var.
Dokunmadan,
Gözlerinle ısıtabilir misin titreyen yüreğimi.
Yalanım yok! O deli kız gitti.
Bütün uçarı, tarumar olmuş duygularım firarda
Şimdi örselenmeden yol almak istiyorum.
Sıkıntısız güvenle tutmalıyım ellerini.
Ve yürümeliyim.
Yolumun üzerinde gülen sokak çocukları olmalı
Unutup öksüzlüklerini, gülüşüme eşlik etmeliler.
Çatlak, titreyen elleriyle uzattıkları güllerin arkasındaki aydınlıkla
İtmeliyim karanlıkları, umutsuzlukları
Dipsiz çukurlara...
Yol almak diyorum, yanımda mısın sevdam,
Dostmuyuz doğan güneşe
Yakalandıysa aydınlık, dostsak doğan güneşe
Gün batımı olmasın
Yüreğimin derinliklerinde yankılanan
Doyumsuz bir sevda
Ayrılığa karşın pazarlıksız bir sevda istiyorum
AYŞE AYGÜN / 2000
Kırgınlığımın katılaşmış coğrafyasında ışıksız kalmıştı umut
Ve yoktu günümde yüzünün yansımaları.
Oysa gözlerinin gülüşü vurmuştu ilk yüreğime.
Ilık içiten ve samimi gülüşlerinle taşıdım kalan umudumu güne.
Bitimsiz özlemlerimle bitmeyen türkü tadında büyüdü sevdan.
Bir sazın ince tellerinde, bir yüreğin yanık seslenişinde işlendin
Yüreğimin her bir hücresine
ve yine düşürdün beni dönüşü ve olmayan sevda yollarına.
Omuzlarımın ağır yükü olan utangaçlığımı indirip bir merdiven başına;
sunuşlarımı sorgulamadan döküverdim tüm duygularımı.
Öylesine içten ve cüretkârdım ki;
kendimi tanıyamamak acı veriyordu bana.
Oysa sınırlayamadığım duygularımı
savurmadığım için kaybetmemiş miydim sevdiğim tüm insanları.
Beklide hükmünü indirgeyemediğim
kaybetme duygusundan korktuğum için dağıtıyorum kendimi böyle pervasızca.
Seni kaybetmekten korkuyordum
Oysa bilmiyor muydum?
Duvarlarım kaybetmenin soğuk damgalarıyla doluydu…
AYŞE AYGÜN / 2002
Biliyorum bir gün gideceksin
Ve ben bulduğum sandığım seni
Kaybetmemek için verdiğim savaşlardan
Sırtımdaki zıkkım gibi yaralarla döneceğim
Kapanmaması için yaralarımın
Kanıma tuz basıp sızlanacak, ağlayacak
Acının her bir hücreme
Kötü huylu bir virüs gibi dağılmasını kolaylaştırmak için çırpınacağım.
Çırpınışlarımı kimseler görmeyecek,
çevresel baskının kurbanı olmayacak sevgim
Kimseler bilmeyecek bizi 3-5 samimi nefesin dışında
Kusacağım içimi, midemdeki krampların ve sıkıntılı düşlerimin paylaşımcısı
ellerin samimiyetine sığınarak,
güç alacağım yürümek için sevda yollarında
ve bu güçle ayakta kalacağım,
acının tüm renklerini taşıyacağım yüreğimin kanallarında
Yine uzaktan sevmelerin insanı olacağım yani
Nasırlı ellerini tutamamak acı vermeyecek bana
Bir gülüşünle kapanacak tüm olumsuzluklarım
Aynı havayı solumanın verdiği muazzam huzurla kapatacağım günümü.
AYŞE AYGÜN / 2002
Zalimdi zaman ayrılık gibi aşk gibi,
hoyrat bir rüzgardı
suyunu çekmişti yapraklarım.
Kansız bir meyve gibi içine çekilmişti yüreğim,
sıksan suyu çıkmaz.
Kanım akmazdı.
Ellerim hep bir boşlukta,
yırtılmış zamandı hayat,
kimsem yoktu kimdim?
Avutulmuş zamanlarda büyümüş ,
acıyla bütünleşmişti gülüşüm.
AYŞE AYGÜN /2001
Sen güneşin doğuşunu bekle,
Işık aldığı günlerde olacak yüreğinin
Başın dizlerinin arasında
bir ömür avutulmayacak
Dimdik karalı yürüyüşlere katılacak zamanla
Mutluluk birazda kendi elinde insanın
İnsan; mutluyum dedikçe mutlu oluyor işte
AYŞE AYGÜN / 2003
Silinmeyen bir şeydin sen,
Kan kırmızı tadındaydı sevdan,
Aşkın canını acıtacak kadar imkânsızdın
Ve imkânsızlıklarımı öncesi olan gerçeklerim gibi benimsetiyordun sen
Güçlüydün,
Güçsüzdüm sana kaşı
Kimdin sen; hangi şehrin ürkek çocuğuydu yüreğin kimdin ve ne işin vardı benim yüreğimde?
Kimsenin giremediği bu şehre nasılda böyle rahat giriyordun,
Yazgım diyebilecek kadar yakın, yazgısızlığım diyebilecek kadar uzaktın Çelişkilerimi çekiştiriyordun ha bire kendine
Susmamı ve kabullenmemi kolaylaştırıyordu cesaretin
Yaptığım onca muhasebenden sonra yine çıkışı kendine bağlatıyordun, Bağlandığım bir şeydin sen
Ekmek gibi... Su gibi... Nefes gibi... Zorunlu bir alışkanlıktın alışkanlığımdın.
Öylesine gerçek ve içten yaşatıyordun ki beni çekemiyordum kendimi senden,
Öyle bir ben yaratıyordun ki benden vazgeçemiyordum yarattığın benden. Beklentilerimi erteletiyordun hep bir ertesi güne yinede vazgeçemiyordum senden
Vazgeçilmez bir şeydin sen...
Vazgeçilmezimdin .
AYŞE AYGÜN / 2003
Tüm mevsimler solgun
Şimdi ben o çok sevdiğim yalnızlığımı
Yalnızlığımdan nefret ederek yaşıyorum
Bu sanki en sıcak mevsimlerde,
Sonbaharı yaşamak gibi bir şey
Yani gözlerin yediveren çiçeklerin
açmasına şahit olurken
Yüreğindeki yaprak dökümünün,
bir fabrika gibi hızlı işlemesi gibi bir şey
Şu en sıcak mevsimlerde
Annemi özlüyorum hiç olmadığı kadar fazla
Ve artık görmek istiyorum
Yüreğimde ölümsüz çiçeklerin açmasını
Ve yalnızlığımın bir kuş gibi
Kanatlanıp uçmasını
Şu dört mevsimi kendi tadında yaşamak istiyorum
Seni seviyorum, diyemediğim demediğim
Anneme, sevdiğime ve dünyama
Seni seviyorum diye haykırmak istiyorum
Bitsin istiyorum bu sonbahar bu yalnızlık…
AYŞE AYGÜN /2003
Ben seni gözlerimle sevdim,dokunmadan
Bir avuç dolusu acı,yaşanmışlık ve
Tutsaklığımla geldim sana
Çıldırasıya bir tutkuyla,
Yüreğimin damarlarını çatlatırcasına
Sevdim…
Vadesi olmayan sevdamla
Tarihi belirsiz senetler imzaladım
Dönüşüm olmasın diye………
AYŞE AYGÜN / 2007
Kalbimin boş sahalarında geziniyorsun,
gürültülü bir gökyüzü gibi
Ve ben çakışmayan bulutların yağmursuzluğuyla boğuluyorum.
Karıştırıyorsun mevsimlerimi
Bu düzensizlik süründürüyor,
sürüklüyor kalıntısız aşkın kalıtsallığına beni
Yor…
Kitlenmiş yorgunsuzluğum yorulsun; yorgunluğunu hissettir bedenime,
yorulmayan yorgunsuzluğum yoruyor beni
Açlığını tüket kalbimin tüket ki, tükensin boş sahalarım
Düşmeyeyim artık dünyanın boşluğundan aşağıya
Yakamı çekiştiren bu acı, bu yalnızlık bıraksın peşimi
Gel
Neyime mal olacaksan ol ama gel
Katran karası olsa da yaşatacağın acılar,
razısızlığımı razıya hazırım
Yeter ki gel…
AYŞE AYGÜN / 2005
Sakın gelme…
7 ay…
Aç…
Susuz…
Doyumsuz…
Uykusuz…
Seni bekliyorum…
Neyi…
Kimi…
Ve ne zaman geleceğini bilmeden…,
İçim acıyor.
Hem de çok.
Bu fırtınayı dindirecek bir güneş yok mu?
Bir ses.
Bir ışık…
Bir gürültü,
Yaşama dair.
Ağrılarım kalbimi aşmış durumda
Yansızım,
Her yanım ağrıyor…
Soluğum kesik.
Sırtımda,
İki kaburgamın arasına oturmuş sancılar çekiyorum.
Kim için.
Kim için çektiğimi bilmeden.
Bir kez bile dokunmadan sana…
AYŞE AYGÜN / 2005
Ağırlığını hissediyorum kederin,
beyaz bir gömleğe sıçrayan kan gibi
silinmesi güç izler bırakıyor.
Günlerime yansımasını engelleyemiyorum.
Kederlerim…
nasılda tek bir kelimeyle basite indirgenebiliyor
nasılda uzun uzadıya anlatmamı engelliyor her şeyi…
Bir kelimeye tek bir kelimeye neler sığdırdığım bilinmiyor
Yine bilinmezi oynuyorum istemeden
tipik bir bunalım vakası diyerek geçiştiriliyor kederlerim.
oysa günlerdir her an ensemde hissettiğim ölümü,
her an babamı kaybetmekten tiksindiğim korkumu,
ona dokunmanın ne demek olduğunu bilmediğim
bir sevgilinin açlığını yaşarken
yıllardır kavuşamamanın verdiği ızdırabı
Ve bir lokma ekmek için verdiğim kavgalarımı,
insanlarımı, insansızlığımı, gülümseyemeyişlerimi
bir tek kelimeye sığdırıyorum
kederlerim..
keşke her şey bu kadar kolay olsaydı…
oysa ben yutkunamadığım tükürüğümün bile
hesabını sorar oldum kAendime,
bana kazandıracağı bir şey olmadığını bile bile
AYŞE AYGÜN /2005
Sesiz çığlıklarımın duyulmayan sesiyle boğuluyorum
Yalnızlığın acı veriyor bana
Kalbimi sıkıştıran adsız çırpıntılar,
Çıkmak için göğsümün kafesinden
Damarlarımı zorluyor
Pimi çekilmiş bir bomba gibi
Her an patlamaya hazır
Örtbas etmeye çalışırken duygularımı
Gecenin siyahî boşluğunda
dev bir yıldız yaratıyorum kendime
Kimdin!
Dolu dolu düşünülen…
Kalbimi yırtıcı bir kuş gibi tırnaklarıyla çekiştiren
Neyi alıp götürmeyi planlıyordun benden
Nefes alıp vermemi sağlayan
Küçük bir parçam var zaten…
AYŞE AYGÜN /2008
Kaybolmuşluğumun yıkıntılarını yaşayarak,
Uçurum kenarlarında parmak ucu mesafelerle yol alıyorum
Dargınlığım hayata, daralmış cümleler kurduruyor bana
Garantisiz bir hayatın topal yollarında
Daha ne kadar tutunabilirsin ki güvencesiz ellerin sıcaklığına
Ne kadar sığınabilirsin gülümseyen yüzlerin gerçeksizliğine
Her gün bir şeyler daha kaybetmek
Ve yenilginin tuzlu sularına alışmak
Daha ne kadar ayakta tutabilir ki seni
Son sekmelerini yaşıyorum hayatın
Tek bir darbe gelse…
Belki büyütüyorum hayatın sunuşlarını,
bana yansımalarını
Bıraksam adam gibi yaşamayı,
ince düşüncelerin hassasiyeti ile yoğrulmayı
Sürükleneceğim hayatın düzenine
Düzenine uyup hayatın düzensizleşsem
Yani çıksam insan olmak için insanlıktan…
AYŞE AYGÜN / 2008
Uzun bir yoldayım
Sonuna yaklaştığım zamanın
Aslında ne kadar başındayım
Büyümeyi öğreniyorum
Geniş ve yeni yolarda yürümeyi
Ve sevmeyi,
Başlamadan bitmeyi
Ardından bittiğini sandığım hayata
Yeniden başlamayı
Zaman nede çabuk geçiyor
Ne kadar az yol alıyoruz gün batımlarında
Biliyorum ülkemin karamsar çocuğunu oynuyorum
Zaman zamanda yaşadığıma dair
Kalıntılar bırakmaya çalışıyorum bırakmaya çalışıyorum hayata
Dağılmış duygularımı toparlamak zor olsa da
Zorlu başlangıçları başlatmak
Bünyemin vazgeçilmez isteklerinden biri haline geliyor
Yaşlanıyorum galiba,
Yavaş ve yaşlı düşünmeye başlıyorum
Yaş-lı düşünüyor gözlerim
Pınarsız kalamıyorum
Akıntı beni sürüklüyor
AYŞE AYGÜN / 2008
Her sevda bir veda dedim ve çıktım yola
Dünyanın en tatlı yürek acısıydı benimki
acımı seviyordum
acılarını seviyordum
mücadeleni,savaşlarını,çalışmanı ve kazandığın zaferleri
yazını,kalem tutuşunu,oturmanı
Ve güldükçe çukurlaşan yüz hatlarını
Öfkeni, öfkesizliğini ve insanlarını
Ve sen diyen kendimi
Zaman zaman seni sevmenin mahcubiyetini asıp boynuma
gezindim günlerce, gecelerce..
Yumruklar savurdum duvarlarıma,
kırmak istedim ellerini tutmak isteyen ellerimi,
ağlattım günlerce seni görmek isteyen gözlerimi,
öylesine ağlattım ki; çatlamaya yüz tuttu ağladıkça kızıllaşan göz bebeklerim
aç b ıraktım kendimi,
susuz bıraktım, türlü işkenceler yaptım bedenime
ve yüreğime
Vazgeçemedim
Vazgeçilmezimdin.
AYŞE AYGÜN / 2008
Bazen deli mavi,
bazen deli yeşil gözlerin.
Bazen bende yaşayan deniz,
bazen çok uzak gözlerin…..
Sen hep sustun, gözelerin konuştu,
Ben hep sevdim, gözelerim yoruldu.
Neden uzaksın bana,
neden yabancıyım sana.
Kalbine hiç değmedi ellerim,
ellerim hep boşlukta..
Güneş bekliyor doğmayı
Bazen senli, bazen sensiz..
Rüzgar dua ediyor gece boyunca,
Bazen sesli bazen sessiz
AYŞE AYGÜN / 2008
Önce müziğini sevdim sonra yüreğini.
Ardından gülümseyen yüzünün arkasında sakladığın
ve yalnız benim görebildiğim acılı gözlerini….
Zor bulunan petunya çiçeklerine benziyordun
Her dokunmak istediğimde sana
çokluğu sayılmayan çöl dağlarını aşmam
ve tırnaklarını geçirmem gerekiyordu sırtına dağların
Dağlar eriyordu, tutunamıyordum,
güneş kızdırıyor, tenim terliyor, hücrelerim zayıf düşüyordu,
yoruluyor bitkin düşüyor ama
Vazgeçmiyordum…
Vazgeçilmezimdin…
Masaya yatırıp defalarca sorgulanmış tüm olumsuzlukları,
bir kol temasıyla yok edebilecek kadar yanıktı yüreğim sana
Toprağı delip kudretle fışkıran su gibisin
içtikçe kana kana içesim geliyor seni
içimi serinletiyor sesin refaha eriyor
ve huzurun doyumsuz tadıyla boğuluyorum
AYŞE AYGÜN / 2009
Hangi deniz verebilir bana
düşlerimdeki maviyi
hangi dalga çarpar yüzeme
ferahlığıyla
sırtımda taşıyorum
fırtınanın yakan soğukluğunu
hangi gün biter titremelerim,
ısınsın istiyorum içim,
güneş beni de hatırlar mı acaba?..
AYŞE AYGÜN / 2010
Uyuyamayacağım bir gece beni bekliyor
Melankolik kavramlar sıralanıyor ardından
Ve yine aşkın sınırsız gücü…
Mavi gözlerin mavi damarlarıma
Can veren kan gibi geziniyor
Bezgin bedenimin yanaklarında
Çarpıntılarımın sebebi kesiliveriyorsun bir anda
ve anlamı anlamsızlığımın
Kanatsız kuş gibi konuveriyorsun yüreğimin kafesine
Acıyor canımın kafesi
Derin bir nefes almak gibi
Derince çekiyorum sensizliği içime
AYŞE AYGÜN / 2009
Huzurumu sessizliğinin huzursuzluğu bozuyor
Darağacında sallanıyor sanki yüreğim
Sıkıca sarılan ipleri çıkaramıyorum boğazından yüreğimin
Yutkunamadığım tükürüğümle boğuluyorum
Buz kesiliyor bedenim, bu üşüyüş bana ölümü hatırlatıyor
Isınmak için yine yeniden sığınıyorum gözlerinin sıcaklığına
Isınmak ve ısınmak istiyorum yine yeniden seninle…
Ey benim kırmızı çiçeğim, mavi kanatlarımın özgürsüzlüğü,
vicdanının sızlamayan köşesine mi denk geldi bu aşk bilmem ki!
Engelliyorsun yüreğimin engelsizliğini
Sessizliğinle neyi halledebilirsin ki…
Kahretme beni acımın sebepsizliğiyle…
Bilsem ki vazgeçilmişim yanarım kana kana kanayarak
ve kanatarak yaramı vazgeçilmişliğime
AYŞE AYGÜN / 2009
Ben seni gözlerimle sevdim
Dokunmadan
Bir avuç dolusu acı
ve yaşanmış tutsaklığımla geldim sana
Çıldırasıya bir tutkuyla
Yüreğimin damarlarını çatlatırcasına
sevdim
Vadesi olmayan sevdamla
Tarihi belirsiz senetler imzaladım
Yılların yükümlülüğü üzerimde…
AYŞE AYGÜN /2010
İçimde tanımlayamadığım bir acı,
kendini hiç unutturmayan bir hastalık gibi
geziniyor bedenimin kör noktalarında
Nedir bu sonsuz huzursuzluğun sebebİ
ve nedir çaresi bu çaresizliğimin
Bedenime sığmayan bu kalbimi ne avutabilir?
Susmak bilmeyen bu çığlığı kim kapatabilir elleriyle…
Geçmişi gelecekle birleştiren bu tarihsel dönemin
iç acıtan acılarından kim çekip çıkartabilir
boşluklarda sıkışmış ruhumu.
Hatalarını affettiğimiz insanları
yinelenmemeleri için
kim uzaklaştırabilir hayatımızdan…
ihanetlerinin bedellerini ödemeden
hayatımıza yeniden sokulan bu insanlardan
kim kurtarabilir bizi.
Dizginlenemeyen yaşanmışlıklarım,
yaşanmamış yoğunluklarım var
kim gerçekleştirebilir beklentilerimi
bana dokunmadan,
kalbimi sıkmadan avuçlarında
kim yeniden hayat verebilir
umutsuz umutlarıma…
AYŞE AYGÜN / 2016
AŞK !
Kalbinin kalbime değmesi,
Ruhsal buluşma,
Çılgınca bir arzu
Zamansız devinim..
Yokken yanımda olanım,
Yanımda iken özlem duyulanım
İç titremelerim,kesilen nefesim,kalp tutulmalarım
Aşk..!
Adın...
Sarhoş başım...
Ağrıyan yanım...
Yaslayıp kalbine,
sonsuz maviye bakışım.
Gökyüzüm, güneşim, ayım...
Aşk!..
Kokun..
koklayışım...
Olmayışın....
Suskunluğum,
susmayışım...
Sonsuzluğu yoklayışım...
Her sabahım, her akşamım
Geceden güne uyanışım
Yokluğunu sorgulamadan,
Varlığınla yaşlanışım...
Mutluluğum, umut alışım
Baharım, sonbaharım
Yeşilim, kırmızım, mavim...
Aşķ!...
Yakıp kavuran, alıp savuran
Rüzgârım...
Çöl çiçeğim,
Tenimde gezinenim,
Can suyum, Kan dolaşımım..
Aşk!
Korkularım, kaçışlarım
Parçalarım, "Can" kırıklarım,
Islak gecelerde, yıldızları kucaklayışım
İç çekmelerim ,derin nefes alışlarım,
Kanatlarım, yükselişlerim, uçuşlarım...
Düşlerim, düşüşlerim
Düşledikçe seni
Varlığında çoğalan bütün kelimelerim...
Ayşe AYGÜN /12 Kasım 2018
İkinci El
Hangi elini tutsam,
Kalbim duracak
Güneşin çarpacak,
aklım yanacak
Kopacak fırtınalar
Kanım donacak
can savrulacak...
Tutmasam,
git desem ruhum kopacak
Kal desem,
Dost desem,kalp avunacak
Aşk desem,
yak desem, kim anlayacak
Tutmasam canım yanacak,
tutarsam sonum ...
Hangi elini tutsam derdim olacak
Derdimi kutlasam,kim savunacak
İçimi anlatsam kim avutacak
Tutsam hiç bırakmasam , sonum olacak
İzlesem tutmasam kalp kahrolacak
Beden savrulacak,ruh yok olacak
Düşersem takılıp kim kaldıracak
Savrulan parçaları kim toplayacak
Hangi elini tutsam hep sen olacak
Seni sana anlatsam kalbin duracak...
Anlatmasam,aklım yanacak
.....
Ayşe AYGÜN /09. /Aralık 04./ şubat2018
RÜYA
Ruhlar buluştu
gecenin karanlığında
Melekler indi yeryüzene
Dokundu huzur,
vurdu sokağıma aydınlık....
Değdi kalbin kalbime
İçimde dev bir titreme
Kapalıydı gözlerim,
ruhum omuzunda uyudu
İç çekmelerim,
sessizliklerim,
hissizliklerim,
derin okyanustan kıyıya vurdu...
Kapalıydı kapılar
Gökyüzünden gülümseyen
Bir yıldız girdi içeri.
Işığında temizlendi hüzünler,
Gündüzler,geceler...
Değdi yalnızlığıma merhametin
Kırdı kabuğunu kalbim
Koptu binlerce fırtına
Devrildi yüzlerce köprü,
Çoğalıverdi seviniçler
Açtı mevsimsiz çiçekler,
Çocuklar Çığlık çığlığa..
Kapalıydı gözlerim ruhlar buluştu,
Gece iken,gündüz oluştu
İki bulut,bir kuş
Gezegenler kavuştu
AYŞE AYGÜN /6 KASIM 2018
SEVGİLİLER GÜNÜ
Bulutum,beyaz yanım,
Yeşilde dalım,
serinleten rüzgarım
Yanımdaki sırdaşım
Kahvemde tadım,
Şarkımda adın
Ruhumda sol yanım
Sevginin adı,
Yaşlanmayan anı'm
Kırılgan yanım
Adın,adımım,adamım
Yaslandığım yanım
Ne uzağım
Ne yakınım
Güneşim,Ay'ım
Aydınlığım
Ağlatanım
Tuzumda tadım
Titreyen kanım
Atılgan yanım
Arsız acım
Acımayan canım
Her anım
Hep olanım
Ne bugünüm, ne yarınım
Sessizce yaşatılanım
Hiçkimsem
Herşey olanım
AYŞE AYGÜN 15.Şubat.2019/02:30
BEKLEYİŞ
Derin bir boşlukta beklerken seni, kayboldu kalbim.
Uçurumsuz,
susuz,
durgun,
yorgunum...
En son bıraktığın gibi,
Senin bulduğun,
benim kaybolduğum yerde,
sessizce bekliyorum.
.......
Sessizliğime kızma,
duymadığın çığlıklar atıyorum.
Sızlayan bedenimde biraktiğin,
derin izleri sarıyorum...
Yok oluyorum,
var oluyorum,
kayboluyorum,
sen oluyorum
ben oluyorum,
yeniden doğuyor, sonsuz umutla seni bekliyorum..
Bilmediğim bir yerde bilmediğim bir bedende seni arıyorum, ruhumu koparıyorum bedenimden, sızlanıyorum
Sonsuz zaman diliminde,
sonsuzluğu bekliyorum....
......
Seni bekliyorum ellerimde sarı çiçekler...
Zaman derin bir sonsuzlukta kayboldu. Kuşlar uçmuyor, ben gülmüyorum...
Seni bekliyorum sen gelmiyorsun, beni bekliyorum, ben gelmiyorum...
Sabahım yok uykum siyah beyaz...
Ruhumu temizliyorum, beyazın aydınlığında ruhunla yenileniyorum.
Sen oluyorum, ben oluyorum, biz oluyorum. Sonsuzluğunda evrenin, seninle yenileniyorum.
Yokluğunda temizleniyor, umudumla çoğalıyorum, Kanatlanıyorum, uçamıyorum.
Bıraktığın yerde bulduğun gibiyim
......
Bekliyorum!..
Beklerken seni,
göğüs kafesinde sıkışıyor kalbim .
Bedenimin zindanlarında kocaman bir yüreği tutamıyorum..
Ruhumun can damarlarında geziniyorsun.
Kırmızı oluyor, yeşil oluyor, mavi oluyor, nefes oluyorsun....
İçime çekmek isterken nefesini,
sonsuz zaman dilimlerinde kayboluyorsun.
Omuzuna yaslanıp kokunla büyümek isterken, yokluğunda küçülüyorum.
Seni bekliyorum sen gelmiyorsun,
beni bekliyorum ben gelmiyorum...
.....
Gök mavi, yer kızıl...
Kor gibi yanarken bedenim,
ellerim buz kesiliyor, üşüyen ellerimi kalbinle ısıtıyorum..
.....
Gelme sen...
Ben beklemelerimi seviyorum, uçurum kenarlarında, rüzgârın uğultusunda, umudumla...
Sen gelmemeleri seviyorsun gecenin esmer karanlığında yıldızınla...
Ayşe AYGÜN /EKİM/2018
HOŞGELDİN
Hoşgeldin ruhum,
Hiç gitmeyenim
Çocukluğum,
Gizli bahçem
Sevincim,neşem,
Sabahsız yarınlara umudum,
Işığım,can yoldaşım
Sarhoş başım
Kayıp yanım
Kalp ağrım
Adsız sanım
Hadsiz yanım,
sınır tanımayanım
Kavgam
Sevdam
Savaşan yanım
Baharım,yazım
Yazarım,çizerim
Ezgim
Ritmim,ritimsizliğim
Deliliğim
Dengesizliğim
Benim, senim
Evrenim
Gökyüzünde yıldızım
Ay'ım
Seninim
Yükselen martım
Kanadım
Kanayan yanım
Kelimelerim
Kenetlendiğim
Bahçemdeki çiçeğim
Soframda ekmeğim
Kaybolanım
Bağım,bahçem
Rengim
Yeşilim
Kahverengim
Hoşgeldin geç kalanım
"Duru" yanım
"Durulmayan"yanım
Tutkum,tutunduğum yanım
Işığım,gölgem
Vurgun yanım,
kalp atışım,can damarım
Bitmeyen sözüm,
Söyleyemediğim türküm,
Eksik yanım
Tam olanım,
Tamamlanmayan yanım...
hoşgeldin …
Yazan :AYŞE AYGÜN /31/ocak/2019
YOK OLUŞ
Yok ediyoruz
Doğayı,maviyi,yeşili
Bitmez diyoruz,
Kesiveriyoruz nefesimizi
Hızla yok oluyoruz,
Sonsuzluğu yok ediyoruz
Geriye dönüp bakmıyoruz
Tüketiyoruz zengin evrenimizi.
Geleceği yüklenen koca çınarlarımızı,
yeşilimizi, ormanlarımızı, umudumuzu yok ediyoruz
Durmuyoruz,
Yakıyoruz, yıkıyoruz, dağıtıyoruz,
Hesapsızca, sorgulamadan, düşünmeden
Katili oluyoruz evrenimizin
Can alıyoruz ,can vermiyoruz...
Martılar uçmuyor,
uğurböcekleri konmuyor,
çiçekler açmıyor ,
yeşiller soluyor,
İçimizdeki canavar bir türlü durmuyor....
Ayşe AYGÜN /12 Kasım 2018
BİZ
Ay dolunay
Uyku firari
Gece kırmızı
Yıldız içimizde
Güneş,yüzümüzde
Vuruyor sırtımıza soğuk
Zaman kiracı
Makas üzerimizde
Kesiyor Beyazı,
Zaman acımasız
Kalbimiz kuş misali
Çarpınan yüreğimizde kanat sesleri
Birde sesinin derin izleri..
Yara derin,yara sessiz,yara kimsesiz...
Sessiz çığlıklar atıyor,bastırdığımız her ses
Akıp gidiveriyor saatler,
Densiz,dengesiz, hadsiz...
İçimizde çılgınca bir sorgu
Biz nerdeyiz,
kimiz
Kimsesisiz
Ufak bir çocuğun
Sesiz sesiyiz..
Eksiksiziz,Biziz...
Bedenlerimiz aç,
ruhlarımız doygun
Elimizde kalemler
İçimizde evren
Mesajlar kemiksiz...
Sınırlar çizgisiz
Tamamlanmıyor kelimeler
Noktasız sözcükler
yer değiştiriyor hisler
Uçurumlar dipsiz
Uçurumlar derin
Zaman uçuşuyor kuşların kanadında,
biz yine sessiziz...
AYŞE AYGÜN /22.02.2019 04:04
YILDIZ
Bir yıldız dokundu gökyüzünden kalbime,
Kocaman elleri vardı,
yumuşacıktı
Üşüyordum ısındım,
Düşüyordum, tutundum
Taşıyordum duruldum
Bir yıldız dokundu ,
Çocukluğuma...
Barış güvercinleri uçuran
Mutsuzluğu yok sayan
Duru, sakın ve kırılgan
Yabancımıydı, çok yakındı.
Kocaman bir kalbi vardı
birde sınırsız güçleri ...
Bir yıldız kondu Gökyüzünden kalbime adı ÖZEN'le koyulan
Duyarlı, nazik ve atılgan
Düşündüğünde ısıtan,
hafif tebessümler, tatlı rüyalar,
Geniş dünyalar sunan
Bir yıldız,
Kalbimde şiddetle parlayan...
(Sevgili arkadaşım Bora Özenle sevgiyle )
Ayşe AYGÜN /1 ARALIK 2018
Biter mi gece
doğar mı aydınlık,
Isıtmıyor güneş,
Üşüyorum!
Ne zaman örüldüğünü bilmediğim duvarlar arkasındayım
Önümde gece, göğümde bulut...
Bedenimden ayrı
yokluk içinde sallanıyor kalbim....
Ilık meltem rüzgarları yok
Durgun, sakin ve yorgunum ...
Bitmiyor gece, doğmuyor aydınlık
Kendimi bulmuşken, kendime uzağım
Kimsesizim, sessizim, dengesizim...
Sıkışmış kelimeler duvarlar arasına
Kalemim kırık, yazmıyor bir hece
Saklambaç oynuyor çocukluğum
Tutmuyor elimden
Hangi taşı kaldırsam altında gece
Fısıldıyor ay,
yıldızlar çözümsüz bilmece...
Gözlerimde gece hüznü,
gökyüzünde güneş,
Kaldırımlar kar soğuğu...
Bahçemde donmuş çiçekler
Mırıldanıyor pencere önlerinde solgun ezgiler
Dudaklarımda soğuk bir nefes
Kulaklarımda dost sesleri
Kahkalar kırık, sözler keskin
Okunmuyor en güzel kitaplar,
Ellerimde boş kağıtlar,
gözlerimde sessiz sinemalar...
Acıtıyor yokluk vurguları
Her sabah bir umut,
Her gece binlerce hüzün..
İçime işlerken yok oluşum
Dilimde yenilginin tuzlu tadı
Zafer Çığlıkları atıyor,
pervasız, küstah, acımasız
Ne zaman biter gece
Ne zaman doğar güneş
Sessizliğin içinde savrulurken kalbim
Isıtmıyor içimi gün ışıkları...
Ayşe AYGÜN /14.01.2019
Hiç
Ben hiç gitmesem,sen hiç gelmesen
Tadı sevda gibi olsa, adı hiç konmasa
Sevsem,sevsem yine sevsem....
Sen bilmesen...
Dokunsa gözlerine gözlerim,
İçimden içine bir yol geçse,
Yeniden doğsam
Sıcaklığında kaybolsam
Kanatlanıp uçsam
Hiçkimse bilmese...
Ben bilmesem,sen bilmesen,onlar bilmese...
Ölsem kederden,Yeniden dirilsem
Kan ağlasa gözlerim sen gelmesen
Ümitsizliğim hep olsa, sen hiç olmasan,
biz hiç olmasak ...
Acıyı hiç sevmeden, seni içime çeksem,
Çeksem,Çeksem yine seni çeksem
Mutluluk gözyaşlarına boğulsa kalbim,
Kimse bilmese
Ruhun damarlarimda sessizce gezinse
Beni beslese,büyütse,delirtse,yüceltse
Ben bilmesem,sen bilmesen, Kimse bilmese...
Örülse duvarlar,hiç kavuşmasak
Yinede birbirimizden hiç ayrılmasak
Uzun olsa sözler,derin konuşşak,
Konuşsak konuşsak yine konuşsak
Ben susmasam,sen susmasan,biz suzmasak
Konuştukça çoğalsak,yeniden doğsak,
Depremler olsa,fırtınalar kopsa,çökse karabasanlar, rüyalar çoşsa...
Koca çınarlar içimizde oluşsa
Sen bilmesen ben bilmesem kimse bilmese,
Sen hep olsan,ben hep olsam,biz hep olsak
Biz 'hiç' olmasak
Ve
Bitmese rüyalar ..
Susmasa sözler,sözcükler
Dar olmasa kafalar,
kırılsa sözcüklerdeki kalıplar,
özgür olsa duygular
Masum olsa anlamlar
Yazsam yazsam hep yazsam, çekinmeden, düşünmeden
düşlerden,düşmeden, sessiz,kimsesiz,kedersiz
Yıkılsa duvarlar,oluşsa yeni olgular,oluşumlar, varoluşlar koşsak sevgiyle,tutunsak birlikte, birbirimize
Ben hep olsam,sen hep olsan biz hep olsak
Kimse konuşmasa ...
Hayat sussa biz konuşsak..
Çoğalsak,Çoğalsak yeniden var olsak ...
Yıkılsa duvarlar, kavuşsa masumca duygular
Ben bilmesem, sen bilmesen, kimse bilmese..
AYŞE AYGÜN /22 ARALIK 2018
Gölgeler...
Her anında benliklerimizin tercihiyle oluşan derin izler...
Tercihlerimiz...
Siyah,beyaz....
Kirli, temiz...
Doğru,yanlış
Bizi biz yapan bütün dengeler...
Yok oluşumuz,
var oluşumuz
Bedensel metamorfoz içinde devinimlerimiz,
değişimlerimiz,
değişmeyenlerimiz...
Sonuçsuz başlangıçlarımız.
İzlerimiz,izlenimlerimiz
Gölgemiz...
Kurallı,kuralsız,oluşum sağladığımız yaşantılarımız izleri.
Çiziverdiğimiz karanlık bir ışık.
Olgunlaştıran kırışıklarımızın,
Çizgideki dengi,
Resimdeki rengi,
Ezgideki ritmi
Ve
İçimizden yansıyan varoluşun seyri ...
Gölgemiz...
Derin suların hırçın dalgalarından sıçrayan şeffaf etki..
Bir çoçuğum dili
Bir kuşun sesi
Bir sobanın ateşi
Bir kitabın sihiri gibi
Bedenimizin ismi
Gölgemiz...
Ne fazlamız ne eksiğimiz
Bilinmezmiş gibi görünse de
ta kendimiz...
Ayşe AYGÜN /29 Kasım 2018
İZ...
Bir iz bırakabilmek,
Hayata...
Ellerinle ,gözlerinle,renklerinle.
Bir iz bırakabilmek,
Sesinle,Sözünle,kaleminle, bedeninle,
Duruşun olmalı,
Duru,çıplak, masum,arınmış...
Sen olmalısın,kendini bulmalısın...
Yaşamalısın,yaşatabilmelisin, değersizleştirmeden,değerlilerini...
Sevmeyi öğrenmeli, öğretmelisin. Şekilcilikten ,"bedensel" tutkudan uzak,ruhları sevmelisin..
Tutmalısın bir başkasının elini sıkıca yürümelisin,çılgınca. Yargılamadan,sorgulamadan,kalbinle sevmelisin.
Hesapsız,çıkarsız,onurlu olmalısın...
Bir iz bırakabilmelisin hayata,ölmeden ölümsüzleşmelisin...
Düşmelisin,kalkmalısın,direnmeli,savaşmalısın
Üretmeli,ürettirmeli,öğrenmeli ve öğretmelisin...
Yeni bir hayatın başlangıcına imza atarken,bilgin ile beslemeli, bilgeliğinle eğilmeli,mütevaziliğinle olgunlaştırmalısın.
Büyümelisin,küçülmelisin,büyüdükçe,küçülmelisin,
Eleştiriye açık olmalı,yargılayıcı olmamalısın...
Nefes olmalısın bir canlıya,
yuva olmalısın,can almamalı can olmalısın...
Bir iz bırakabilmelisin hayata yaşarken bilinmelisin,ölmeden ölümsüzleşmelisin...
Yazmalı,çizmeli,oynamalı,
bağırmalı, haykırmalı,ağlamalı,dik olmalısın.
Eğilmeden yürümeyi ve ardında bıraktığın izlerinle yaşarken ölümsüzleşmelisin ...
Ayşe AYGÜN
DRONELAR
Görüyorlar,duyuyorlar,biliyorlar
Dağıtıyor,savuruyor,vuruyorlar,
Durmuyorlar....
İzliyorlar,
Sevgimizi,sevincimizi,günümüzü,gecemizi.
Hükmünü sürüyorlar,hükümsüzlüğümüzün...
Başıboş,savruk, vurdumduymaz habersizliğimizi, haberliyorlar
Drone'lar....
Dokunmadan kanımızı emiyorlar,savunmasızlığımızla büyüyorlar.
Bilmediklerini düşündüğümüz bildikleriyle onlar yenilenilenirken, kara kutularda sıkıştırılıyor bedenlerimiz.
Çaresiz,etkisiz,bilinçsiz...
Silik ve çaresiz...
Drone'lar
Keyifle izliyorlar,seni,beni,bizi pencereden, bahçeden,sahilden,geceden
Çekinmeden,çekiyorlar içimizi...
Ayşe AYGÜN
0
AĞAÇ
İhtiyacım var sana
İhtiyacın var bana
Kök saldık,salkım saçak
hayatın dallarına
Tut elimden
Yeşilin benimle yeşil,
gölgem seninle gölge.
Tut elimden
Tutayım elinden ve koşayım kendime
Takılsın uçutmamın kanadı tellerine
Tut elimden
sevinelim seninle
Çığlık atsın çoçuklar kederlerin yerine
Diren benimle,büyeyim seninle
Yeniden var olsun doğa bizimle
Kırmızılar,yeşiller,sarılar
kök salsın mevsimler boyu
o narin bedeninde
Tut elimden,yürü benimle
Su ol,toprak ol, can ol,yoldaş ol
Sen ol,ben ol, biz ol
Çoğalalım,dağılalım,tutunalım birlikte
Gökyüzünde mavi,
güneş ve çocuklar bizimle...
AYŞE AYGÜN /05 ARALIK 2018
09:05
Zaman durdu...
Dünya durdu...
Gün durdu...
Kesilen bir nefesin ardından
İnsanlık durdu..
Kapandı mavi gözler,
Kapandı mavi gökler....
Bulutlar, gözyaşını pervasızca sundu...
Uçurtmalar koptu,
çocuklar kayboldu...
Rüzgâr gülleri,
Yeldeğirmenleri, durdu
Sustu martılar,kuşlar,kanaryalar
Açmayan çiçekli mevsimler,solmayan ağaçlar,gölgeler,geceler .....
An durdu...
Kaybolan bir bedenin ardından
can savruldu,ruhlar kayboldu..
Fırtınalar koptu,
Yer, gök kurudu...
Şeytan uçurumları,
kötü ruhlar,
zamansız kavgalar,
bedensiz canlar ,
Cehennem ateşi.
Yanardağlar,volkanlar
Derin yaralar,
Tuzlu sofralar...
Kapanan kapılar,
açılmayan pencereler,
ilerlemeyen yürüyüşler,
yokluğunda can buldu.
Kapandı mavi gözler
An durdu....
Güneş yok oldu,ay yok oldu,toprak yok oldu.
Soğuk,ürkek,karanlık bir gecenin sabahında
Bir dünyanın can damarı koptu...
(Atamıza saygı ve hürmetle..)
Ayşe AYGÜN /14 Kasım 2018
iÇİMDEKİ KADIN
İçimdeki kadını seviyorum. İstediği gibi düşünebildiği,istediğini çekinmeden istediği zaman söyleyebildiği için ,hiç kimseyi ve hiçbirşeyi umursamadan kendi içine ruhuna iyi gelecek kaynaklardan beslenmeyi,üretmeyi,bildiği için seviyorum kadınımı ...
Korkmuyorum sevmekten,düşünmekten,istemekten, ve paylaşmaktan,
Seviyorum kadınımı
Hesapsız,çıkarsızca
Kendi düşü